Son Mektup
Son Mektup




Kalp mi hüzünlüydü?

Yoksa ben miydin sancıyan?

Pek kıymetli nesneydi aşk.

Şehvet sanmıştı onu insan.

Halbuki aşk yaratılanı sevmekti;

Yaratandan ötürü.


Şiir bir yakamozdu;

En naif yansıması bir aşkın geceye.

Bense ruhani lideriydim aşıkların;

Saçlarını severek ağartan.

Ve hiç olmadım sevdiğim için pişman.


Hayal kırıklıklarım oldu elbet;

Ve kaşıntılarım;

Isırganları da sevişimden.

Yine de inandım aşkın şifasına.


Sevmek kutsal bir çileydi;

Kalbe çakılan bir çarmıh çivisi.

Katlandım aşkın ıstırabına;

Meryem’in ve İsa’nın hatırına.


Aslında dostumdu kraliçe arı.

Arkamdaydı karınca kolonileri.

Çağırsam gelirdi,

Sihirli ormanın korucuları,

Ve bir ıslığımı bekleyen yıldırımlar.


Ben Allah’a sığındım zorbalıktan;

Girmedim meskûn mahal savaşlarına.

Aşkın da hukuku vardı.

İlhak etmedim hiçbir toprağı.

Rızasız derilmezdi bahçenin gülü.


Mektuplar gönderdim sadece aşka;

Cenneti özlediğim kış gecelerinde.

Mektuplarım pimi çekilmiş birer el bombası.

Sırat gibi ince, kılıçtan onurluydu sözlerim.

Patlasaydı, güller açacaktı yanaklarında.


Bir ben mi alıyorum,

Ürkek hüzünlerin kokusunu;

Göçen kuşların kanat çırpışlarında?


Beton döküldü üstüne posta kutumun.

Artık gönderemem sana mektuplarımı.

Loş bir ışığın altında beklesin özlemim.

Ben bir nefesin mâni olduğu vuslatı beklerim.


Yağsın yağmurlar,

Boşalsın gökyüzü;

Bulutlar aşkla etsin sema.

Meleklerin indirdiği katreler;

Temizlesin yeryüzünü.


Aşkın hüznü kaplasın;

Şehvetle kirlenen ademi.

Hüzünlü bir kalptir;

Aşkın yegane mabedi.


Ölür Mecnun, Ölür Leyla,

Sadece aşk kalır geriye sağ.

Dağlar bile hallaç pamuğu gibi atılır;

Surun üflendiği kıyamet sabahında.


Ömer Furkan Kesikbaş – 01.01.2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir