Rabıta
Rabıta



Kaybedişlerde buldum kendimi.

Zaman, uçurumu düşüncelerin.

Gülmek kaçırsa da tüm keyfimi;

Gökler, topraktan çok daha derin.


Herkesin efkarı kendinde saklı,

Hüznün façası var omuzlarımda.

Kahkaham firarda, gözlerim yaslı,

Dumanlar tütüyor soluk bacamda.


Ense kökümde dinmeyen acı;

Boynum taşıyamaz fikirlerimi.

Kalbim yalnız bir meşe ağacı;

Yer iter, gök çeker kendine beni.


Ben,  kusursuz bir noksanım;

Düşe-kalka öğrendim yaşamayı.

Bir soluk kadar bütün kozlarım;

Hep taşa vurdum o kör baltayı.


Bilirim, her şey yarım kalacak,

Apansız kapanır kuytu gözlerim.

Ecel vaktini bilmeden yaşamak,

En muhteşem hediyesi göklerin.


Ölüm, yayı çekilmiş yumlu bir ok;

Lazer güdümlü bir kader füzesi.

İstersen sev onu, istersen kork;

Iskalamaz, on ikiden vurur hedefi.


Ömür, hayat-memat meselesi;

Ateş çoktan sarmış kirli bacayı.

Ölüm, doğumun beşik kertmesi;

Anca kavradım bu göksel manayı.


Evvel yetti bana, kesti beni dün,

Gam yoğurdu beni bir hamur gibi.

Yüce bir vuslat için yaşamak sürgün;

Müstakbel bir ölünün çözüldü dili.


Modası geçmez beyaz kefenin;

Karışır toprağa altın ve kıkırdak.

Emanetçisiysem ben bu bedenin.

Dünya rehin yeri, aklım fırıldak.


Buluttan bir umut sanki yüreğim;

Sızdırır gök kubbenin parıltısını.

Gülerken kayboldu gözümün feri.

Kalbim işitir hüznümün yankısını.


Güneşten sığınak sanki tan yeri;

Yıldırımlar düşerken rüyalarıma.

Dileğim, bir ışık sarsın her yeri,

Kör karanlık çekilsin kuyularına.


İki büklüm oldu vuslat hasretim.

Ruhum, bastonla yürüyen ihtiyar.

Rüzgarlar pes etti, kaldı kasketim.

Zihnim mezar taşı, kalbim bahtiyar.


Ömer Furkan Kesikbaş - 29.02.2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir