Sen, Tufan öncesi Nuh’un Rabbinden niyaz ettiği kurtuluş;
Sendin, bir güvercinle gelen esenlik, barış ve yeniden doğuş.
Sen, putları yıkan İbrahim’in ruhundaki ulvi arayış;
Sendin, O’nu yakmayan ateşin kıvılcımındaki adanış.
Sen, Süleyman’ın yaptığı görkemli mabetteki lahuti huşu;
Sendin, O’nun yazdığı mektupları taşıyan hüdhüd kuşu.
Sen, Musa’nın elindeki sihirleri yok eden mukaddes asa;
Sendin, bir şafak vakti Kızıldeniz’i ikiye bölen kutsal yasa.
Sen, İsa’yı doğuran o iffetli ve temiz ruhlu anne;
Sendin, ölüleri dirilten mucizedeki kutsi nişane…
Sen, miraca çıkan Muhammed’in bastığı o kutlu taş;
Sendin, O’nun veda hutbesinde verdiği son mesaj…
Sen vardın, henüz yaratılmadan önce cihan, arz ve sema;
Sen, ruhların toplandığı meydanda Allah’a verilen ahde vefa.
Sen, karanlıktaki ruhları aydınlatmak için her gün doğan güneş;
Sendin, dağların zirvesindeki uzlette huzur bulan ruhuma özdeş.
Meryem! Kutsal Zeytin Ağacı…
Sensin, insanlığın şifa meblağı…
Sen, Hakikatsin;
Sen yaratılıştaki sır.
Sensin, Allah’ı tanımaktaki şeref…
Ve sensin, Rabbimden muradım;
Tanımakla seni olmak müşerref…
Ömer Furkan Kesikbaş 11.10.2023