Kesret Pazarı
Kesret Pazarı




Hakikat çağından asırlarca uzakta;

Zıtlıklar evreninin başkentindeyim.

Burada sokaklar yüksek duvarlarla bitiyor.


Buradan bir çıkış yok;

Bu evren surlarla çevrili.

Ceberutlar her yerde nöbet tutuyor.


Modern Zigguratlar kurulmuş her yere;

Burada İnsanlar yüksek binalarda yaşıyor.

Sanırım insanlar Allah’ı gökte sanıyor.


Zigguratlar’ın en tepesinde oturanlar;

Kendilerinin altındakileri sömürüyor.

Çünkü burada insanlar;

Allah’a değil;  makam ve mevkiye tapıyor.

Ben onların taptıklarına “La” diyorum.


Zıtlıklar evreninde kanunlar farklı;

İnsanlar güçlünün menfaatini adalet sanıyor.

Çünkü burada herkes mer'i mevzuatı; 

Fıtrattan, hak ve hakikatten üstün tutuyor.


Kabala’nın laneti sirayet etmiş ruhlara;

Çünkü burada herkes;

Kendini diğerinden üstün görüyor.


Değer yargıları da çok farklı burada;

İlim, Ehliyet ve Liyakatin bir değeri yok; 

İnsanlar gücü ve parayı değerli buluyor.


Samimiyet ve sahici duygular değersiz.

Burada insanlar şehveti aşk sanıyor.

Burası, buram buram kıyamet kokuyor.


Buradaki tüm yollar;

Bir meydana çıkıyor.

Meydanda pazar kurulmuş;

Herkes orada bir şeyler satıyor.


Bense bu evrenden çok sıkılmışım;

Buranın tüm çıkmaz sokakları dolaşmışım;

Bu evrenden kaçmak için bir yol aramışım.

Hep hüsran, bir çıkış yolu bulamamışım.


Sonra, hüznümü kuşanmış;

Pazarın en ücra köşesinde;

Alelade bir tezgâh açmışım.

Heybemdekilerin bu evrende alıcısı yok.


Tam da;

Umutsuzluğa kapıldığım bir anda;

O geliyor;

Bu evrene ait değil sanki;

Çünkü Lisyantus kokuyor.. 


Gözlerinde Hakikat çağının ışığı parlıyor.

Ben O'nun gözlerinde hayat buluyorum. 

Hakikat çağına özlem duyan ruhum;

Onun bakışlarıyla yeniden diriliyor.

.

Göz gezdiriyor tezgahıma. Sanki O'da;

Hakikat çağına dair bir şeyler arıyor.

Ben heyecanla; bir de bu var diyorum,

Buna da bakmak ister misiniz?  


Sanki tezgahımdakileri değil;

Kendimi satmaya çalışıyorum ona.

Ama O oralı bile olmuyor.


Eğer bunu söylemezsem;

Pişman olurum diyorum kendi kendime;

İçimde yeşeren son bir ümitle;

Bütün cesaretimi topluyorum.


O’na bu evrenden birlikte kaçmayı teklif ediyorum.

O teklifimi kabul etmiyor.


Üzülüyorum, ama Onu eleştiremiyorum.

Çünkü O da zıtlıklar evreninde yaşıyor.


Bu evrende zihinlerde kurumsallaşan normların;

Surlardan çok daha güçlü olduğunu anlıyorum.

Aslında bu evrenin surlarını normlar oluşturuyor.


Ve; O gidiyor.


Heybemdeki kalemle;

O'nun için yazacağım şiirlerdeki İltifatları bir kenara bırakıp;

Saint Augustinus’un İtiraflarını okumayı tercih ediyor.


Bense Kesret Pazarının ortasında kalıyorum.   

Hakikat çağındaki Vahdet'e ulaşabilmek için;

Bir kurtarıcının gelişini beklemeye hiç niyetim yok.

Bunu görmek için ömrüm yeter mi? Bilmiyorum. 


Zıtlıklar evreninden kaçmak için;

Bir yol aramaya devam ediyorum.

Ve aklıma Yunus’un dizeleri geliyor; 

Mırıldanıyorum;


Aşkın pazarında canlar satılır.

Satarım canımı alan bulunmaz.               

                     

Ömer Furkan Kesikbaş 19.11.2023