Gece uyuyacak birazdan;
Ağaracak yine tan yeri.
İkiye bölecek gökleri;
Sabahın beyaz ipliği.
Aklım yamalı;
Zihnimde eğrilik katmanları.
Akıl bilmez, perdeler;
Allah bilir, kalp hisseder.
Yaşam bahşedilen ilahi sungu.
Göz görmez inandıklarımın çoğunu.
Aklı doğru bilince sürtülür burnum.
Bu yüzden kalbimin sesini dinliyorum.
Ve kalbime damlıyor Meryem’in gözyaşları…
Çık artık kalbimden, terk et duygularımı.
Başka kalplere dokun, sensiz bırak dualarımı,
Oralara yay ateşini, yangının sarmalı her yanı.
Herkes seni bilmeli / herkes sevmeli seni.
Göğsüme dizilmiş volkanik dağlar.
Yüzümdeki kraterden lavlar fışkırır.
Gözlerimden anlaşılır geçtiğim yollar.
Hüznümdür söndüren yanar dağları.
Hüzünle uyudu dün.
Yine hüzünle uyanıyor yeni gün.
Bundandır içine kapanmışlığı bulutların.
Rüyanı anlat bana ey Şehir!
Kudüs, düşlerinde görüyor bizi.
Kanlanan gözlerim! İçine bak!
Ya bir fetih müjdele. Ya da sus!
Kalmadı takatim; Yaşamak kambur!
Ölürse bebekler; ölür insanlığın vicdanı da;
Eğer bebekleri taşıyorsa melekler semaya,
Bebekler için ölelim; eğer öleceksek bir uğurda.
Bitti Söz.
Boş yere konuşmayalım.
Ve hatta; artık konuşmayalım,
Yürüyelim.
Uyumayalım gece;
Bir fecre yürüyelim.
Henüz gün doğmadan;
Sahira’ya varalım.
Sahira bir kapıdır;
Uyanık kalanları özlemle bekleyen.
Fethet bizi ey Kudüs!
İşgal et rüyaları.
Ki uyumayalım;
Fecre yürüyelim.
Bir fethe...
Kuşanalım İsa’nın çilesini.
Yüklenelim Musa’nın gayretini.
Yoldaş olsun bize Süleyman’ın kuşları.
Ve yolumuzu aydınlatsın;
Meryem’in gözyaşları.
Ömer Furkan Kesikbaş - 23.12.2023