Hakikat çağından asırlarca uzakta;
Zıtlıklar evreninin başkentindeyim.
Burada sokaklar yüksek duvarlarla bitiyor.
Buradan bir çıkış yok;
Bu evren surlarla çevrili.
Modern Zigguratlar kurulmuş her yere;
Burada İnsanlar yüksek binalarda yaşıyor.
Sanırım insanlar Allah’ı gökte sanıyor.
Zigguratlar’ın en tepesinde oturanlar;
Kendilerinin altındakileri sömürüyor.
Çünkü burada insanlar;
Allah’a değil; makam ve mevkiye tapıyor.
Ben onların taptıklarına “La” diyorum.
Zıtlıklar evreninde kanunlar farklı;
İnsanlar güçlünün menfaatini adalet sanıyor.
Çünkü burada herkes mer'i mevzuatı;
Fıtrattan, hak ve hakikatten üstün tutuyor.
Kabala’nın laneti sirayet etmiş ruhlara;
Çünkü burada herkes;
Kendini diğerinden üstün görüyor.
Değer yargıları da çok farklı burada;
İlim, Ehliyet ve Liyakatin bir değeri yok;
İnsanlar gücü ve parayı değerli buluyor.
Samimiyet ve sahici duygular değersiz.
Burada insanlar şehveti aşk sanıyor.
Burası, buram buram kıyamet kokuyor.
Buradaki tüm yollar;
Bir meydana çıkıyor.
Meydanda pazar kurulmuş;
Herkes orada bir şeyler satıyor.
Bense bu evrenden çok sıkılmışım;
Buranın tüm çıkmaz sokakları dolaşmışım;
Bu evrenden kaçmak için bir yol aramışım.
Hep hüsran, bir çıkış yolu bulamamışım.
Sonra, hüznümü kuşanmış;
Pazarın en ücra köşesinde;
Alelade bir tezgâh açmışım.
Heybemdekilerin bu evrende alıcısı yok.
Tam da;
Umutsuzluğa kapıldığım bir anda;
O geliyor;
Bu evrene ait değil sanki;
Çünkü Lisyantus kokuyor..
Gözlerinde Hakikat çağının ışığı parlıyor.
Ben O'nun gözlerinde hayat buluyorum.
Hakikat çağına özlem duyan ruhum;
Onun bakışlarıyla yeniden diriliyor.
.
Göz gezdiriyor tezgahıma. Sanki O'da;
Hakikat çağına dair bir şeyler arıyor.
Ben heyecanla; bir de bu var diyorum,
Buna da bakmak ister misiniz?
Sanki tezgahımdakileri değil;
Kendimi satmaya çalışıyorum ona.
Ama O oralı bile olmuyor.
Eğer bunu söylemezsem;
Pişman olurum diyorum kendi kendime;
İçimde yeşeren son bir ümitle;
Bütün cesaretimi topluyorum.
O’na bu evrenden birlikte kaçmayı teklif ediyorum.
O teklifimi kabul etmiyor.
Üzülüyorum, ama Onu eleştiremiyorum.
Çünkü O da zıtlıklar evreninde yaşıyor.
Bu evrende zihinlerde kurumsallaşan normların;
Surlardan çok daha güçlü olduğunu anlıyorum.
Aslında bu evrenin surlarını normlar oluşturuyor.
Ve; O gidiyor.
Heybemdeki kalemle;
O'nun için yazacağım şiirlerdeki İltifatları bir kenara bırakıp;
Saint Augustinus’un İtiraflarını okumayı tercih ediyor.
Bense Kesret Pazarının ortasında kalıyorum.
Hakikat çağındaki Vahdet'e ulaşabilmek için;
Bir kurtarıcının gelişini beklemeye hiç niyetim yok.
Bunu görmek için ömrüm yeter mi? Bilmiyorum.
Zıtlıklar evreninden kaçmak için;
Bir yol aramaya devam ediyorum.
Ve aklıma Yunus’un dizeleri geliyor;
Mırıldanıyorum;
Aşkın pazarında canlar satılır.
Satarım canımı alan bulunmaz.
Ömer Furkan Kesikbaş 19.11.2023