Bir Varmış, Bir Yokmuş
Bir Varmış, Bir Yokmuş




Bir varmışım, bir yokmuşum;

İki nefes arasında attığım volta.

Benim zamanım sana ayarlı.

Yarın da, dün olur yokluğunda.


Göğsümde bitmeyen bir şenlik,

Ruhum, göklerin Kapadokya’sı.

Kalbine uçurdum balonlarımı;

Soluğum sendeler rüzgarlarında.


Ben, bir kır çiçeği gibi ezildim;

Ayakları altında güzelliğinin.

Yokluğun sırtımda kırbaç yarası;

Gönlüm, en ıssızı iskelelerin.


Gelişin bayramlık kıyafet gibi,

Yalnız terzim anlar zayıflığımı.

Gidişin eskimesi gardıropların,

Yüzüme yamaladım sakallarımı.


Kalbi kırık mahzun aynaların,

Buz kusuyor sanki yanar dağlar.

Kül tablamda söndürdüm isli lavları;

Öksürdüm, dikişim patlasın diye.


Morluğu geçer ayrılıkların;

Bir özlem sağılır hatırlarda.

Umut, pompası pazılarımın;

Hayalin ufukta bir serap gibi.


Yaslı gözlerim paslandı artık.

İzdivaç etti hüznüm ve gece.

Bu çağın kaşları ruhuma çatık.

Sözlerim lal oldu, kekeme hece.


Yaşamak yaralar gülücükleri,

Masumluk bitap gün batımında.

Olsun, yine de üzülme sen;

Güzellik biriktir çatı katında.


Bir güneş doğuyor gri ufukta,

Buzların eriyor sanki kederi.

Hasretin kalbimin dudaklarında;         

Güneş, gölgemin gündüz feneri.


Ne slogan lazım ne de grafiti;

Afişimle donatın o boş duvarı.

Veli yaftası yapıştırın yüzüme,

Koparttım akıl denen zincir yuları.


Aklım ermez öyle yüksek yerlere,

Aşk, doldur kalemin mürekkebini!

Ben nihayetinde kalbimle aştım;

Yedi katlı göğün dikenli tellerini.


Ömer Furkan Kesikbaş - 24.02.2024