Zülfikar
Zülfikar



Biz aslında at üstündeydik;

Yalın kılıç ezerdik krallıkları.

Önümüzde erenlerin getirdiği bahar.

Biz hiç durmadan koşardık, son nefese kadar.

Sonra düştü üstümüze dünyanın gölgesi,

Terk ettik cenki ve boğdu bizi saray.

 

Kalbimde birikmiş ıstırabın külleri;

Bir yanımda,

Lale devri akşamlarından kalan bir acı.

Öbür yanımda;

Fethini bekleyen Kudüs’e dair bir sancı.

Çıkmıyor, üzerime sinmiş;

Bir coğrafyanın hüzün kokusu.

Her diyardan yükseliyor;

Adalete özlemliğin tortusu.

 

Kulaklarımda çınlıyor;

Öldürülen bebeklerin, 

Göklerde yankılanan ağlayışları.

Ve uyutmuyor beni geceleri;

Sahibini arayan,

Semavi düşlerin haykırışları.

Nerede Allah’ın Aslanları?

Nerede Haydar-ı Kerrar?

Neredesin Ey Zülfikar?

 

Ben sussam da susmuyor içimdeki ben.

Benliğimin sarp yokuşlarında arıyorum;

Çıkacağım yolun yoldaşlığını.

İçimde buluyorum izini kutlu Nebinin.

Ve kuşanıyorum hüznünü Ehli Beytin;

Yolumu aydınlatıyor Erenlerin sözleri.

Kalbimde sönmeyen ateşi Yesevinin.

 

İnançla kazanılır tüm zaferler.

Savaşın ve kılıcın yapamadığını aşk yapar;

Fetih, aşkıdır sonsuzluğa sevdalı ruhların.

Şehadetse armağanı;

İlahi övgüye mazhar olan kulların.

Şehadet; anlamların ötesindeki anlam.

Ölümün üstündeki en yüce makam;

Bulutların üstünde, ötelerdeki göklerin.

Bundandır asimetrik savaş taktiklerinde,

Öngörülemeyen etkisi şehadetin!

 

Aklımda hayatı anlamlı kılan bir ölüm;

Ve vazgeçince hayattan hafifleyecek yüküm.

Reddediyorum modernitenin distopik gerçeğini.

Sivil itaatsizlik yapıyorum hakikatin gayrına.

Bekliyorum zehirli hançerden bir necef fecrini.

Ve dua ile bileyliyorum Zülfikarımı;

Kudüs’te doğan bir fethin sabahına…


Ömer Furkan Kesikbaş - 08.01.2024